15 Ekim 2011 Cumartesi

Novak Djokovic - Hayalini Yaşamak


2011 sezonunu zirvede bitirmeyi garantileyen Djoko’nun bir röportajını koymadan bu yılı bitirmek olmazdı. Sonunda aradığım röportajı Australian Tennis dergisinde buldum. Matt Thompson imzasıyla yayınlanan röportajı, Australian Tennis dergisinin kullandığı formata uygun olarak çevirdim. Karşınızda 2011 yılının bir numarası Novak Djokoviç.

Davis Kupası sonsuza dek benimle yaşayacak… 

Geçtiğimiz birkaç ay kariyerimin en iyi dönemiydi. Geçtiğimiz yılın sonunda Davis Kupası'nı kazanmak kariyerimin en önemli anlarından biriydi. Davis Kupası çok özel; çünkü bu bir takım turnuvası ve kazandığınız zaman takımınız ve ülkeniz için kazanmış oluyorsunuz. Sadece birkaç milyonluk bir ülke için bu sadece tenis anlamında değil, spor anlamında da inanılmaz bir başarı. Belgrad’da 20000 seyircinin önünde bir şeyler kazanmak gerçekten özeldi ve bu benimle sonsuza dek yaşayacak.

Belgrad’da insanları omuzlarında tenis raketleri taşırlarken görmek harika… 

Sırbistan son birkaç yılda tenis çılgınına döndü. Benim ve Ana Ivanovic ile Jelena Jankovic gibi kadınların başarıları sayesinde bir anda bütün ülke tenis oynamak ister hale geldi. Belgrad’da insanları omuzlarında tenis raketleri taşırken görmek harika. Eskiden böyle bir şey göremezdiniz. Ve artık mayıs ayında bir tenis turnuvaları (Sırbistan Açık) da var, yani artık tenis maçlarını televizyon yerine canlı izlemenin keyfine varabilirler. Bu Sırbistan’da tenisin gelişmesi için önemli, onlara canlı tenis vermelisiniz. Davis Kupası’nda taraftarların tenisi ne kadar çok sevdiklerini gördünüz.

NATO bizi her gece bombalıyordu, hiçbir şey olmaması için dua ederdim… 

Ülkem son 20 yıl içinde zorlu zamanlar yaşadı. NATO bombalamaları olduğu gecelerde uyanıp annemin yüzündeki ifadeyi görüşümü hatırlıyorum. Bize hiçbir şey olmaması dua ederdim; ama bizi her gece bombalarlardı ve bu her zaman hafızamda kalacak. 13 yaşımdan sonra Sırbistan’da çok az vakit geçirdim; çünkü bu tenisim ve eğitimim için en iyisiydi. Almanya’da bir tenis akademisine yazıldım ve görebileceğim en iyi koçlar tarafından yetiştirilirken eğitimimi de tamamladım. Bu açılardan oldukça şanslıydım. Hep en iyi koçların ve öğretmenlerin desteğini aldım ve eğer Belgrad’da kalaydım bu fırsatlara sahip olamazdım. Sırbistan çok zor zamanlar geçirdi; ama şimdilerde ülke gelişim göstermeye başladı. Davis Kupası gibi başarılar kazanmak harika; çünkü bu herkesi mutlu kılıyor.

Konsantrasyon bir sporcunun hazırlığının önemli bir parçasıdır ve ben bunu Monte Carlo’da sağlıyorum…


Monte Carlo’da yaşıyorum; çünkü rahatlatıcı ve sessiz bir yerde olabilmek tenisim için çok daha iyi. Sırbistan’ı seviyorum, Belgrad’dan uzak olduğum zamanlarda arkadaşlarım, ailem ve yemekler gibi pek çok şeyi özlüyorum; ama benim orada yaşamam imkansız. Taraftarlar tenise bayılıyor; ama orada kendime ayıracak bir dakika bile bulamazdım. Monte Carlo benim için kusursuz; çünkü antrenman yaparken çok iyi odaklanabilmeniz gerekiyor. Konsantrasyon bir sporcunun hazırlığının önemli bir parçasıdır ve ben bunu ancak Monte Carlo gibi bir yerde sağlayabilirim. Mantıklı olan Sırbistan’da yaşamayı tercih etmem olurdu; ama şu anda bu mümkün değil. Gelecekte ise, kim bilir?

Kariyerimin en iyi tenisini oynarken Grand Slam kazanma beklentisi ve baskısı ile uğraşıyordum… 

Avustralya Açık’ı yeniden kazanmak benim kariyerimde büyük bir andı; çünkü ikinci Grand Slam şampiyonluğumdu ve bu 2008’de kazandığım başarının tek seferlik olmadığı anlamına geliyordu. Avustralya Açık’ı ilk kazanışımın ardından çok rahat ve kaygısız şekilde oyuyordum. Topa çok temiz vuruyordum ve kariyerimin en iyi tenisini oynuyordum. Hemen sonrasında ise bir Grand Slam kazandıktan sonra gelen baskı ve beklentilerle uğraşmak zorunda kaldım. Zor anlar yaşadım ama sonunda baskıyla nasıl baş etmem gerektiğini öğrendim. Geçtiğimiz yıl Amerika Açık’ta finale kaldım ve sonrasında Avustralya’da bir Grand Slam daha kazanmak harika bir duyguydu. Hem kort içinde hem de kort dışında eğlenmeyi seviyorum… Oldukça büyük bir takımım var; ama benim için birlikte eğlenebileceğim ve yanımda olmalarından keyif aldığım insanlarla birlikte olmak önemli. Hem kort içinde hem de kort dışında eğlenmeyi seviyorum. Tenis oldukça zihinsel bir oyun ve oyuncuların pek çoğu sıkı çalışıyor ve idman yapıyorlar, yani ortada çok büyük bir fark yok. Benim için gerçekten önemli olan ise zihinsel olarak zinde kalmak ve bu etrafınızda sizi önemseyen insanlar varsa mümkün.

Andy Murray ile birlikte büyüdük…


Andy Murray ile Avustralya’da oldukça fazla zaman geçirdim. Sık sık birlikte antrenman yaptık; çünkü ikimizde Hopman Kupası’nda oynamak için Perth’deydik. İyi anlaştık ve birbirimize karşı pek çok kez futbol da oynadık. Sırbistan’a karşı diğer dünya ülkeleri maçı yaptık ve kaybettik, tabi bu durumdan pek de hoşnut olmadım! Sanırım Perth’de yeniden biraz bağlantı kurduk. Belki son yıllarda birlikte çok fazla zaman geçirmedik; ama birbirimizi 10 yaşından beri tanıyoruz. Aynı junior turnuvalarında oynayarak büyüdük ve ilk 10 içine de aynı zamanlarda girdik. Bu nedenle her zaman iyi arkadaşız ve Avustralya’da birlikte vakit geçirmek harikaydı. Melbourne’de finalde geçmem gereken kişinin Andy olması talihsizlikti.

Turda her hafta aynı kişileri gördüğünüzde birlikte konuşup gülüyorsunuz… 

John McEnroe zirvedeki bütün oyuncuların iyi anlaşıyor göründüklerini ve bunu garipsediğini söylemişti; ama benim için bu tamamen normal. Tenis bireysel bir spor ve bazı açılardan çok yalnız olabiliyor çünkü korta çıktığınızda tek başınasınız. Yani turda her hafta aynı kişileri gördüğünüzde birlikte konuşup gülmeniz oldukça doğal. Aramızda ciddi bir saygı var; çünkü hepimiz profesyonel oyuncularız. Bazı oyuncular birbirleriyle daha iyi anlaşıyorlar, İspanyollar ve Güney Amerikalılar dilden ötürü genelde birlikte takılıyorlar ama genel olarak herkes arkadaşça davranıyor. Çok arkadaşça davranamazsınız; sonuçta birbirimizle rekabet ediyoruz; ama herhangi bir rekabet varsa bunu korta saklamayı tercih ediyoruz ve bunun da böyle olması gerekiyor.

Jelena Gencic bana Monica Seles’ten bu yana gördüğü en yetenekli oyuncu olduğumu söylemişti…



Kariyerimde dönüp geriye baktığımda, ailem ve arkadaşlarım gibi teşekkür etmem gereken çok insan var; ama özel olarak Jelena Gencic’e teşekkür etmem gerek; çünkü o benim potansiyelimi fark eden ilk koçtu. Aslında, Jelena Gencic bana Monica Seles’ten bu yana gördüğü en yetenekli oyuncu olduğumu söylemişti, ki büyük bir iltifat. Jelena üzerimde büyük bir etki bıraktı; çünkü o Sırp sporu için bir efsane ve pek çok insan onun koçluk yetenekleri ve tecrübelerinden faydalandı. Bugün Sırp tenisine baktığınızda inanılmaz derecede fazla yetenek görüyorsunuz. İlk yüzde 3 erkek var ve kadınlarda da durum böyle. Bunda Jelena Gancic ve Monica Seles önemli bir rol oynadılar ve bugün Sırp tenisi başarılarıyla gurur duyabilir.

İki erkek kardeşim için işler kolay olmayacak; çünkü hep benimle karşılaştırılacaklar…

İki kardeşim de çok yetenekli ve umarım benim ayak izlerimi takip ederler. Marko henüz 19 yaşına bastı ve onunla birkaç sefer çiftler maçı yaptım ki bu benim için her zaman büyük bir ayrıcalık. Kardeşinle birlikte oynayabilmek büyük keyif ve umarım gelecekte bunu sıklıkla yaparız. Marko sakatlıklarla boğuştu; ama eğer bu sorunları aşabilirse iyi bir kariyer yapabilir. İki erkek kardeşim için işler kolay olmayacak; çünkü hep benimle karşılaştırılacaklar. Ama bunun iyi yanları da var: Onlara yardım ediyorum ve bazı tavsiyelerde bulunuyorum. Dorde henüz 15 yaşında ve o da çok yetenekli; ama üzerinde baskı oluşturmak istemem; çünkü bu adil olmaz. Marko gibi o da sakatlıklarla uğraştı; ama eminim o da bu zorlu dönemi aştıktan sonra profesyonel olup turda para kazanmaya başlayabilir. Turda üç kardeş olarak yer almak harika olur, bunun daha önce yaşanmadığını sanıyorum. Ailem üçümüzle de gurur duyuyor ve aynı zamanda çok da meşguller; çünkü tenis oynayan üç çocuğa sahip olmak üstünden gelmesi zor bir iş.

0 yorum: